29- Orucun meşruiyetindeki hikmet, pek âşikardır. Bir kere şüphe yok ki, ALLAH Teâlâ Hazretleri, bir hâkimi mutlaktır. Elbette onun kullarına emrettiği, caiz kıldığı şeylerde bir çok maslahatlar, faydalar vardır. Hatta biz bunları hakkıyla tayin ve takdir edemesek bile.
Bununla beraber orucun dînî, uhrevî faidelerinden başka sıhhî, sosyal, ahlakî bir nice faydalarını bizler de pek iyi takdir edebilmekteyiz. Bu hususta yazılmış bir hayli makaleler, risaleler vardır.
Bir hadis-i şerifte:
ِ وَﻗَﺎلَ رَﺳُﻮلُ اﷲِ ﺹَﻠﱠﻰ اﷲُ ﻋَﻠَﻴْﻪ:ِﻟِﻜُﻞﱢ ﺷَﻲْءٍ زَآَﺎةٌ وَزَآَﺎةُ اﻟْﺠَﺴَﺪِ اﻟﺼﱠﻮْمُ زَادَ ﻣُﺤْﺮِزٌ ﻓِﻲ ﺣَﺪِﻳﺜِﻪ
ِوَﺳَﻠﱠﻢَ اﻟﺼﱢﻴَﺎمُ ﻥِﺼْﻒُ اﻟﺼﱠﺒْﺮ
“Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur. Ravi Muhriz, kendi rivayetinde Resulullah (S.A.V.)in: Oruç sabrın yarısıdır.” buyurduğunu da ilave etmiştir.
İnsan oruç sayesinde hayvani duygularını azaltır, ruhunu safileştirir, melekiyet sıfatıyla vasıflanmaya başlamış olur.
İbn-i Mâce; Sıyam:44; No:1745; 1/555; Taberani, el-Mucemu’l-Kebir: No:5974; 6/193;
Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya; 7/136;
Beyhaki, ھuabü’l-İman; 3/292;
Oruç sayesinde cemiyetin sosyal, ahlaki hayatında başka bir gelişme, başka bir fazilet açıkça ortaya çıkar.
Oruç tutan kimse, nefsini bir kısım şiddetli arzuların saldırısına karşı dayanmaya-direnmeye alıştırır, nefsin taşkınlıklarına karşı idmanlı bulunmuş olur.
Ma’bud'unun mukaddes emrine sarılarak rabbinin meşru nimetlerinden bir müddet mahrumiyete
katlanan bir insan, artık başkalarının nimetlerine göz diker mi? Başkalarının zararlarına çalışır mı?
Kısacası, böyle toplumun yararına hizmet eden kutsal bir ibadetin meşru kılınmasındaki hikmet apaçıktır. Bunu takdir etmemek için insanın düşünce hassasiyetinden büsbütün mahrum olması lazım gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder